ERKEK HASTALARDA NAZAL SEPTUM DEVİASYONUN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Özet
Amaç: Cinsel işlev bozuklukları genellikle kompleks ve multifaktöriyel bir etkileşim sürecinin sonucunda oluşmaktadır. Nazal septum deviasyonu, hipoksi etkisiyle cinsel işlevleri etkileyebilir. Bu çalışmada, nazal septum deviasyonunun erkek hastalarda cinsel işlev fonksiyonlarını etkileyip etiklemediğini ortaya koymaya amaçladık.Metot: Çalışmada nazal septum deviasyonu nedeniyle takip edilen 33 hasta ile 38 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Hastaların tamamı ameliyat öncesi anterior rinoskopi, 0 derece rijid endoskopi ve bilgisayarlı tomografi ile değerlendirildi. Erkek hastalarda cinsel işlev bozukluğı uluslararası erektil disfonksiyon anketi(IIEF-EF) ile değerlendirildi.
Bulgular: Hasta grubunda yaş ortalaması 36,4(yaş aralığı 18-45), sağlıklı gönüllü grubunda 35,4(yaş aralığı 20-44) olarak gözlendi. Kontrol grubunda %5,2 oranında erektil disfonksiyon saptandı. Bu oran ameliyat öncesi hasta grubunda %30,3 olarak saptandı. Buna göre nazal septum deviasyonu olan hasta grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde erektl disfonksiyon vardır(p<0,05). İkinci ay yapılan değerlendirmeye göre hasta grubunda ameliyat sonrasında erektil disfonksiyon sıklığında istatiksel olarak anlamlı düzeyde düzelme olduğu görüldü(p<0.05).
Sonuç: Çalışmamızda nazal septum deviasyonu hastalarında istatiksel olarak anlamlı olarak daha yüksek oranda erektil disfonksiyon oranı saptandı. Nazal septum deviasyonun erektil disfonksiyon üzerindeki etkisini daha geniş hasta serilerinde ve objektif tanı yöntemleriyle inceleyen daha ileri çalışmalara da ihtiyaç vardır.
Giriş
Nazal septum deviasyonu(NSD), septumun anormal olarak sağa veya sola doğru yönelerek hava pasajında tıkanıklığa neden olmasıdır. Toplumda oldukça sık gözlenmekte ve kulak burun boğaz (KBB) polikliniğine yapılan başvuruların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. NSD'nin hastaların günlük aktiviteleri üzerinde etkili olduğu ortaya konulmuştur. Nazal hava akımını engelleyen deviasyonlar kompansatuar konka hipertrofisi, kronik rinosinüzit, horlama, uyku düzeninin bozulması gibi bazı semptom ve hastalıklara yol açarak hayat kalitesini etkileyebilmektedir[1]. Bu etkilerin en belirgin olan gündüz uyku hali ve kronik yorgunluktur. Bu durum hastaların çalışma hayatına konsantre olmasını engelleyen ve iş verimliliğini azaltan bir etkiye sebep olur.Bugüne kadar septum deviasyonlarının hayat kalitesine etkisini inceleyen çok sayıda çalışma yapılmıştır[1,2]. Ancak cinsel işlev fonksiyonları üzerine etkisi iyi çalışılmamıştır. Cinsel işlev bozuklukları hekime başvurunun az olduğu ancak toplumda sık rastlanan sorunlardır. Yapılan çalışmalar erkek-kadın ayrımı olmaksızın, en az üç kişiden birinin hayatının belli bir döneminde cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşadığını ortaya koymaktadır[3]. Cinsel işlev bozuklukları genellikle kompleks ve multifaktöriyel bir etkileşim sürecinin sonucunda oluşmaktadır. Obezite, dislipidemi,hipotiroidi, hipogonadizm, kardiyovasküler hastalıklar ve obstrüktif uyku apnesi gibi hastalıklarla görülme oranı artar[4,5]. Bu çalışmada, NSD'nin erkek hastalarda cinsel işlev fonksiyonlarını etkileyip etiklemediğini ortaya koymaya çalıştık.
Yöntem ve Gereçler
Ocak 2018 ile Mayıs 2018 tarihleri arasında Bahçelievler Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği'nde NSD tanısı ile septoplasti yapılan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 33 erkek hasta ile çalışma gerçekleştirildi. Kontrol grubu olarak herhangi bir şikayeti bulunmayan 38 sağlıklı gönüllü de çalışmaya dahil edildi. Geçirilmiş pelvik, prostat ve üretra cerrahisi olan, hepatik siroz öyküsü olan , antidepresan ve nöroleptik ilaç kullanımı olan ve kronik böbrek yetmezliği olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Çalışma için Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurul komisyonundan etik kurul onayı alındı. Hasta ve sağlıklı gönülllülerin tamamı bilgilendirilmiş onam formu imzalatılarak çalışmaya dahil edildi.Hastaların tamamı ameliyat öncesi anterior rinoskopi, 0 derece rijid endoskopi ve bilgisayarlı tomografi ile değerlendirildi. Nazal septum, konka ve septal deviasyona eşlik eden anterior nazal subluksasyon, nazal krest, vomeral spur ve yüksek deviasyon gibi patolojik bulgular incelendi. Elde edilen veriler ışığında septum deviasyonu tipleri Baumann [6] tarafından hazırlanan septum deviasyonu sınıflamasına göre gruplandırıldı (Şekil 1).
Şekil 1: Baumann sınıflamasına göre deviasyonların altı tipi
Cinsel işlev fonksiyonlarını değerlendirmek için Türkçe validasyonu yapılmış ve beş bölümden oluşan Uluslararası Erektil Fonksiyon Skalası (IIEF-EF) katılımcılara yöneltildi(7). Hastaların verdikleri cevaplara göre erektil disfonksiyon(ED) dereceleri yok(26-30), hafif(22-25), hafif-orta(17-21), orta(11-16) ve ağır(6-10) olarak sınıflandırıldı. IIEF-EF skoru <25 olan erkek katılımcıların ED olduğu kabul edilmektedir(5).
NSD nedeniyle takip edilen hastaların tamamı aynı cerrah tarafından opere edildi. Kapalı teknik septoplasti uygulanan hastalarda hemitransfiksiyon insizyon sonrası subperikondrial plan bulunarak mukoza elevasyonu yapıldı. Septumun deviye kısımları parsiyel olarak rezeke edilerek mukoza katmanları üstüste örtüldü. Ameliyat edilen tüm hastalarda her iki nazal kaviteye anterior nazal tampon yerleştirilerek, 48 sonra bu tampon alındı. Hastalardan tampon alındıktan sonra bir hafta boyunca serum fizyolojik ile burun lavajı yapmaları istendi.
İstatistiksel analizler Windows SPSS 17.0(Version 13.0; SPSS, Inc., Chicago, IL) bilgisayar yazılım programı kullanılarak yapıldı. Normal dağılıma uyan veriler için t-testi uygulandı. Gruplar arası ve grup içi değişkenlerin karşılaştırılması için Mann-Whitney U testi, Fisher's exact testi ve Pearson korrelasyon testi kullanıldı. Tüm analizlerde p değeri 0.05'in altında ise istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Çalışmaya NSD nedeniyle septoplasti uygulanan 33 erkek hasta ile, kontrol grubu olarak herhangi bir şikayeti olmayan 38 sağlıklı gönüllü katıldı. Hasta grubunda yaş ortalaması 36,4(yaş aralığı 18-45), sağlıklı gönüllü grubunda 35,4(yaş aralığı 20-44) olarak gözlendi.Septoplasti yapılan hastalar Baumann tarafından hazırlanan septum deviasyon tipine göre gruplandırıldığında tip 1 deviasyon 10(%30,3) hastada, tip 2 deviasyon 7(%21.2) hastada, tip 3 deviasyon 4(%12,1) hastada, tip 4 deviasyon 5(%15,1) hastada, tip 5 deviasyon 3(%9) hastada ve tip 6 deviasyon 4(%12,1) hastada görüldü.
IIEF-EF skoru <25 olan erkek katılımcıların ED olduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmede ameliyat öncesi hasta grubunda %30,3 ED saptanırken kontrol grubunda %5,2 oranında ED saptandı. Buna göre NSD olan hasta grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı düzeyde ED vardır (p<0,05)(Tablo 2). Hasta grubunda Baumann sınıflandırmasına(6) göre deviasyon şiddeti arttıkça ED görülme oranının arttığı gözlendi ancak bu artış istatiksel olarak anlamlı değildi(p>0,05).
Tablo 1: Deviasyon tipleri, eşlik eden patolojiler ve konka patolojileri(Baumann)
Hasta grubunda ameliyat sonrası ikinci ayda tekrar yöneltilen ankette bu oranın %13,3 e düştüğü gözlendi. İkinci ay yapılan değerlendirmeye göre NSD hasta grubunda ameliyat sonrasında ED sıklığında istatiksel olarak anlamlı düzeyde düzelme olduğu görüldü(p<0.05)(Tablo 3)
Hastaların ameliyat sonrası kontrollerinde, mukozal fleplerde ödem hemen her vakada vardı ancak hematom gelişmedi. Aynı şekilde septal perforasyon ve abse hiçbir hastada gözlenmedi. Tüm hastalarda hava yolu açıklığı sağlandı.
Tartışma
Nazal hava pasajı; septum deviasyonu, konka hipertrofisi, akut ve kronik sinüzit, koanal atrezi, nazal polip gibi birçok sebebe bağlı olarak kapanabilir. Bu nedenlerden en sık görülen patoloji septum deviasyonudur. NSD uyku düzeni üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Çeşitli çalışmalar burun tıkanıklığının hem erişkinlerde hem de çocuklarda uyku düzenini ve hayat kalitesini bozduğunu ortaya koymuştur[8,9]. Düzeltilmeyen NSD kronik yorgunluğa ve gündüz uykulu olma haline sebep olur.Nazal hava akımını engelleyen alerjik rinit ve nazal polipozis gibi hastalıkların cinsel işlev bozukluklarıyla ilişkisini inceleyen çalışmalar olmasına rağmen, NSD ve cinsel işlev bozukluğu komorbiditesini inceleyen çalışma yoktur[10,11]. Cinsel işlev bozukluklarını geniş bir hastalık grubu oluşturmakla birlikte bu grupta üzerinde en çok çalışma yapılan patoloji erkeklerde erektil disfonksiyon(ED) dur. ED hasta ve partnerinin hayat kalitesini olumsuz etkileyen; nörojenik, vasküler, hormonal, psikojenik, ve anatomik nedenlerin sebep olduğu multifaktöriyel bir hastalıktır[12]. Yapılan çalışmalarda ED'nin prevalansının %19 ile %52 arasında olduğu bildirilmiştir[13].
NSD ile ED olası komorbiditesinin nedeni ve mekanizması literatürde bildirilen ED patofizyolojik mekanizması ışığında değerlendirilmelidir. Penil ereksiyon vasküler, nöronal ve psikosomatik uyarıyı içeren kollektif olaylar dizisinin kompleks bir sonucudur. Endotel hücrelerinden salınan nitrik oksit(NO) vasküler duvar regülasyonunu sağlayan vazodilatatör bir transmitterdir. NO cinsel uyarılma sonrası parasempatik uyarıyla aktiflenir. Aktiflenen NO siklik guanozin monofosfat (cGMP) düzeyinin artmasını indükler. cGMP düz kas relaksasyonu ve trombosit agregasyonunun inhibisyonundan sorumlu olup cGMP konsantrasyonundaki artış penis kan basıncını yükseltir[14]. Dolayısıyla NO metabolizmasının bozulması ED'nın önemli bir sebebidir.
Vücutta NO molekülünün ana kaynağı paranazal sinüs epitelidir. NO üst solunum yolunda yüksek konsantrasyonda bulunmaktadır. [15]. Paranazal sinüs epiteli ve nazal kavitedeki patolojilerde NO seviyesi azalmaktadır. NO seviyesinin azalması ise cinsel işlev bozukluklarına zemin hazırlayabilmektedir. Nazal kavitede tıkayıcı lezyonların ortadan kaldırılması, nazal kavite havalanması, drenajı ve mukosilier klirensi arttırarark NO seviyesini arttırabilir. Yaptığımız çalışmada NSDli erkek hasta grubunda ED sıklığnın kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu görüldü. Ameliyat olan hastaların, ameliyat sonrası ED sıklığının istatiksel olarak anlamlı düzeyde azaldığı ortaya çıktı(Tablo 3). Çalışmamızda Baumann NSD sınıflandırmasına göre gruplandırdığımız hastalarda deviasyon şiddeti arttıkça ED sıklığının arttığını da gözlemledik. Ancak bu artış istatiksel olarak anlamlı değildi. Bunda çalışmaya dahil edilen hasta sayısının az olması etkili olabilir.
Burun tıkanıklığında göğüs duvarındaki hareketlerin azaldığı, normal solunum refleksinin kaybolduğu ve kan oksijen basıncında azalmaya yol açtığı öne sürülmüştür[16]. Oluşan hipoksi ve hiperkapninin ED'ye yol açan ikinci mekanizma olduğu düşünülmektedir[17].
Çalışmada kullandığımız IIEF-EF anketi Rosen ve ark[7] tarafından geliştirilen ve 15 maddeden oluşan, erektil fonksiyonların pratik olarak değerlendirilmesini sağlayan bir ankettir. IIEF-EF klinik araştırmalarda ED'nin araştırılması konusunda sıklıkla kullanılmakta ve bu tür çalışmalarda standart haline gelmiştir[5]. Ancak ankette yer alan sorulara verilen subjektif yanıtlar ve gerçek fizyolojik kapasiteyi yansıtamama ihtimali bu anketin en önemli kısıtlayıcı noktasıdır. Bu tür anket çalışmalarına objektif tetkiklerin eklenmesi çalışmanın doğruluk oranını arttıracaktır. Bizim çalışmamızda NSD hasta grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı olarak daha yüksek oranda ED olduğu görülmektedir. NSD nin ED üzerindeki etkisini daha geniş hasta serilerinde ve objektif tanı yöntemleriyle inceleyen daha ileri çalışmalara da ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
1) Berkiten G, Kumral TL, Saltürk Z, Atar Y et all. Effect of deviated nasal septum type on nasal mucociliary clearance, olfactory function, quality of life, and efficiency of nasal surgery. Journal of Craniofacial Surgery, 2017:27;1151-1155. [ Özet ]
2) Bulut OC, Wallner F, Hohenberger R, Plinkert PK, Baumann I. Quality of life after primary septorhinoplasty in deviated- and non-deviated nose measured with ROE, FROI-17 and SF-36. Rhinology 2017:55: 75-80. [ Özet ]
3) İncesu C. Cinsel işlevler ve cinsel işlev bozuklukları. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2004;3: 3-13.
4) Simons JS, Carey MP. Prevalence of sexual dysfunctions: Results from a decade of research. Arch Sex Behav 2001;30:177-219. [ Özet ]
5) Seftel AD, Strohl KP, Loye TL, et al. Erectile dysfunction and symptoms of sleep disorders. Sleep 2002;25:643-647. [ Özet ]
6) Baumann I, Baumann HA. New classification of septal deviations. Rhinology 2007;45:220 3.
[ Özet ]
7) Rosen RC, Riley A, Wagner G, Osterloh IH, Kirkpatrick J, Mishra A. The international index of erectile function (IIEF): a multidimensional scale for assessment of erectile dysfunction Urology 1997;49:822-30. [ Özet ]
8) Mansfield L, Diaz G, Posey C, et al. Sleep disordered breathing and daytime quality of life in children with allergic rhinitis during treatment with intranasal budesonide. Ann Allergy Asthma Immunol 2004;92:240 -244. [ Özet ]
9) Fisher L, Ghaffari G, Davies M, et al. Effects of poor sleep in allergic rhinitis. Cur Opin Allergy Clin Immunol 2005;5:11-16. [ Özet ]
10) Benninger MS, Benninger RM. The impact of allergic rhinitis on sexual activity, sleep, and fatigue. Allergy Asthma Proc 2009;4:358365. [ Özet ]
11) Gunhan K, Zeren F, Uz U, et al. Impact of nasal polyposis on erectile dysfunction. Am J Rhinol Allergy 2011;25:112-115. [ Özet ]
12) Chew KK, Bremner A, Stuckey B, Earle C, Jamrozik K. Is the relationship between cigarette smoking and male erectile dysfunction independent of cardiovascular Disease? Findings from a population-based cross-sectional study. J Sex Med 2009;6:222-31. [ Özet ]
13) Martin MA, Sanchez JJ, Saenz TI, Rodriquez VL, Jimenez JF, Burgos RR. Prevalence and independent risk factors for erectile dysfunction in Spain: results of the Epidemiologia de la Disfuncion Erectile Masculina Study. J Urol 2001;166:569-74. [ Özet ]
14) Billups KL. Erectile dysfunction as an early sign of cardiovascular disease. Int J Impot Res 2005;17:19-24 [ Özet ]
15) Scadding G. Nitric oxide in the airways. Curr Opin Otolaryngol Head Neck Surg 2007;4:258-263. [ Özet ]
16) Ogura JH, and Harwey JE. Nasopulmonary mechanics experimental evidence of the influence of the upper airway upon the lower. Acta Otolaryngol 1971;71:123-132. [ Özet ]
17) Verratti V, Di Giulio C, Berardinelli F, et al. The role of hypoxia in erectile dysfunction mechanisms. Int J Impot Res 2007;19:496-500. [ Özet ]