AKUSTİK RİNOMETRİK DEĞERLENDİRME İLE NORMAL BURUN
Özet
Amaç: Bu çalışma ile tıkanıklık yakınması olmayan normal burunlarda akustik rinometrik değerlerin ortaya konulması amaçlandı.Yöntem ve Gereçler: Burun hastalıkları dışında problemlerle başvuran, subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmadığını söyleyen ve anterior rinoskopik muayenesi normal olan, yaşları 17-55 arasında değişen (ortalama 25,34 ± 7,65 yıl) 101 hastanın 202 nazal kavitesi çalışmaya alındı. Olgulara dekonjesyon öncesi ve sonrası standart akustik rinometri uygulandı.
Bulgular: Tüm nazal kavitelerden elde edilen verilere göre ortalama ilk en dar kesit alanı (MCA1) 0,47 cm2, ikinci en dar kesit alanı (MCA2) 0,55 cm2, ilk iki cm içerisindeki nazal kavite hacmi (Vol1) 1,54 cm3, iki-beş cm arası nazal kavite hacmi (Vol2) ise 3,38 cm3 olarak saptandı. Dekonjesyonla MCA2 ve Vol2 değerlerinde anlamlı artışlar görüldü. Erkek olgular, vücut kitle indeksinin fazlalılığına bağlı olarak daha büyük MCA1 ve Vol1 değerlerine sahip olarak bulundu. Yaş faktörü verileri etkilemedi. İlaçla dekonjeste edilen nazal kavite hacimleri nazal siklusta dekonjeste kavitelerin hacmine eşit olarak saptandı.
Sonuç: Bu çalışmada sunulan normal burunlara ait akustik rinometri verileri, patolojik durumlarda elde edilen verilerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek doğru bir referans oluşturabilir.
Giriş
Nazal kavite boyutlarının akustik yansıma metodları ile ölçümü olarak tanımlanabilecek akustik rinometri (ARM), ilk olarak 1989 yılında Hilberg tarafından uygulanmıştır [1]. Medikolegal açıdan, bilimsel yönden ve eğitim amacıyla nazal havayolu açıklığının objektif olarak tedavi öncesi ve sonrası değerlendirilmesindeki yararı literatürde yoğun bir şekilde tartışılan bu yöntem ülkemizde de sıklıkla uygulanmaktadır. Bilimsel açıdan, değişik merkezlerde yapılan çalışmaların ekipman ve ölçüm metodolojisindeki farklılıklar sonuçların birbirleri ile karşılaştırılabilirliğini engellemektedir. Bu amaçla Avrupa Rinoloji Topluluğu altında çalışan ARM Standardizasyon Komitesi bu konuda öneriler içeren bir çalışma yapmıştır [2]. ARM Standardizasyon Komitesinin birebir önerileri ışığında gerçekleştirilen bu çalışma ile, tıkanıklık yakınması olmayan normal burunlarda akustik rinometrik değerleri ortaya koyarak sonraki çalışmalar için tanıya yardımcı olan, tedavi planı için kılavuzluk eden ve aynı zamanda tedavinin başarısını ölçen verilerin sunulması amaçlanmıştır. Daha önce ARMnin kullanımı, endikasyonları ve sınırları hakkında bir derleme literatürümüze sunulmuştu [3]. Bu nedenle bu çalışmada ARM konusundaki standart bilgilere çok fazla yer verilmeyecektir.Yöntem ve Gereçler
******* polikliniğine burun hastalıkları dışında problemlerle başvuran, subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmadığını söyleyen ve anterior rinoskopik muayenesi normal olan, yaşları 17-55 arasında değişen (ortalama 25,34 ± 7,65 yıl) 101 hastanın 202 nazal kavitesi çalışma protokolüne dahil edildi. Olguların 59u kadın, 42si erkek idi. Anamnezlerinde sürekli veya rahatsız edici burun tıkanıklığı yakınması olan, daha önce herhangi bir burun ameliyatı geçirmiş, ciddi septal deviasyonlu, burun dışı inspeksiyonunda çarpık burunu olan, tm, polip, septal perforasyon, rinit gibi diğer nazal patolojileri olan ve son 30 günde intranazal dekonjestan veya steroid kullanmış olgular çalışmaya dahil edilmedi. Olgulara çalışmanın amacı ve detayları anlatılarak yazılı onayları alındı ve çalışma üniversite etik kurulunca uygun bulundu.Çalışma kapsamına alınan olgular 15-30 dakikalık hastane ortamına alışma ve oturarak bekleme dönemi sonrası ölçüm yapılacak gürültü seviyesi düşük odaya alındı. Ağırlıkları ve boyları ölçülüp ağırlık/boy2 formülü ile vücut kitle indeksi (VKİ) bulundu. Olgulardan o anda burunlarında hissettikleri açıklığı Vizüel Analog Skala (VAS) üzerinde işaretlemeleri istendi. VASın 10 cmlik bir doğru üzerinde en baştaki 0ın burun tamamen kapalı, en sondaki 10un burun tamamen açık hissini ifade eder şekilde olduğu hastaya anlatıldı ve olgu her iki burnunda o anda total olarak hissettiği açıklığı bu doğru üzerinde işaretledi. Ölçüm sonrası elde edilen sayısal değer VAS olarak kayıt edildi. Ortam ısısı 20,69 ± 0,94 oC (18,7 22,6 oC arası), nem oranı ise %44,64 ± 15,36 (%20 - %66 arası) olarak kayıt edildi. Daha sonra olguların burun kaviteleri anterior rinoskopik bakı ile aspire edildi. Burun girişi genişliğine göre uygun prob ucu seçildi ve akustik rinometrik ölçüme geçildi.
Ölçümler, Akustik Rinometri Standardizasyon Komitesinin belirlediği ve önerdiği kriterlere uygun olarak [2] kesik impulslar şeklinde akustik sinyal üreten SRE2100 (Rhinometrics A/S, Lynge, Danimarka) cihazı ile gerçekleştirildi. Ölçüm eğrilerinden elde edilen kesit alanları, uzaklıkları ve nazal kavite hacim ölçüm sonuçları Rhinoscan programının 2.6 versiyonu (Rhinometrics A/S, Lynge, Danimarka) ile saptandı.
Her yeni ölçüm günü akustik rinometrede yeni bir başlatma (initialition) prosedürü uygulanıp kalibrasyon sağlanarak olası teknik hatalardan sakınıldı. Cihazla birlikte verilen standart burun modeli ile her hasta öncesi ölçüm yapılarak ölçüm doğruluğu test edildi. Şekil 1de bu başlama ve kalibrasyon işlemlerinden elde edilen rinogram görülmektedir. Gün içinde oda ısısı ve neminin belirgin olarak değiştiği durumlarda kalibrasyonun başlatma prosedürünün tekrarlanarak sağlanmasına dikkat edildi.
Başlatma (initialisation) prosedürü ile kalibrasyon eğrisi ve standart burun modeli ile yapılan test ölçüm eğrilerini gösteren rinogram. |
Olguların tüm ölçümleri için sağ ve sol burun delikleri için ayrı ayrı özel hazırlanmış aynı boyda konik prob uçları kullanıldı. Uygun büyüklükteki prob ucunun burunla temas edecek kenarlarına ve nazal alar kenarlara ince bir tabaka yağlı krem sürüldü. Prob ucu burun kanatlarının doğal anatomik durumunu bozmadan alar kenarlara belli belirsiz değecek şekilde yerleştirildi. Ölçümler sırasında sinyal kaçağının olmadığı hem ölçüm eğrilerinden hem de ölçüm sırasında çıkan akustik sinyal gürültüsü değişikliklerinden kontrol edildi. Oturur pozisyondaki olgulardan ölçüm kayıtları esnasında ağızdan sessizce nefes almaları istendi. Her bir burun tarafı için akustik ölçümler yapılırken oluşan eğrilerdeki kabul edilebilir düzey olarak seçilen % 2lik standart deviasyonu aşan eğriler dışarıda bırakılarak en az üçer ölçüm eğrisi elde edildi. Bu üç eğriden elde edilen ortalama eğrinin değerleri o hastaya ait değerler olarak kaydedildi. Ölçüm eğrilerinde cihaz tarafından otomatik olarak belirlenen ölçekler sırasıyla; burun girişinden itibaren ilk iki cm içerisindeki en küçük kesit alanı (MCA1), bu kesit alanının (MCA1) burun girişinden itibaren uzaklığı (Dist1) ve ilk iki cmlik burun kesitindeki burun kavitesi hacmi (Vol1); burun girişinden itibaren ikinci ve beşinci cm içerisindeki en küçük kesit alanı (MCA2), bu kesit alanının (MCA2) burun girişinden itibaren uzaklığı (Dist2) ve ikinci ile beşinci cmlik burun kesitleri arasındaki burun kavitesi hacmi (Vol2) olarak belirlendi. Burun girişinden itibaren ilk beş cmdeki burun kavitesi hacmi (tVol), Vol1 ile Vol2nin toplamından elde edildi. Kesit alanları cm2, uzaklıklar cm, hacimler ise cm3 cinsindendi. Bu işlemde elde edilen veriler dekonjesyon öncesi verileri olarak saklandıktan sonra olguların her iki burun deliklerine ikişer kez %0,01 ksilometazolin hidroklorid sıkıldıktan sonra 15-30 dakika beklendi. Ölçümler her iki burun kavitesi için tekrarlanarak elde edilen veriler dekonjesyon sonrası verileri olarak kaydedildi. Şekil 2de bir olgudan elde edilen rinogram örnek olarak gösterilmiştir.
Sağ ve sol burun kavitelerinden dekonjesyon öncesi ve sonrası elde edilen veriler, birbirleri ile karşılaştırılarak nazal kavite tarafları arasında fark olup olmadığı arandı.
Bir olgunun (kadın, 28 yaş, VKİ 24,06, VAS 9/10) dekonjesyon öncesi ve sonrası eğrilerini gösteren rinogramı. |
Rinogram değerlerine cinsiyet, yaş ve VKİnin olası etkilerinin araştırılması için olgulardan elde edilen veriler cinsiyetlerine göre erkek (42 olgu) kadın (59 olgu); VKİne göre 15-20 arası (29 olgu) 21-25 arası (53 olgu) 25 üzeri (19 olgu, dağılım 25,01 - 34,13); yaşlarına göre 17-20 yaş (23 olgu) 21-25 yaş (51 olgu) 26-30 yaş (13 olgu) olarak gruplandırıldı. Otuz yaş üzerindeki olguların (14 olgu) yaş dağılımları 30 ile 55 yaş arasında normal dağılım göstermediğinden ileri inceleme grupları içine alınmadı.
Nazal siklusun nazal kavite üzerine etkisinin araştırılması için dekonjesyon öncesi her iki taraf nazal kavitelerinden MCA2 ve Vol2 değerlerinin birlikte daha yüksek olduğu taraflar bir grup haline getirilerek nazal siklusun dekonjesyon fazı (NSdekon) değerleri olarak; düşük bulunan taraflar ise nazal siklusun konjesyon fazı (NSkon) değerleri olarak kabul edildi. NSdekon değerleri ilaçla dekonjesyon sonrası sağ ve sol nazal kavitelerden elde edilen aynı değerlerle karşılaştırıldı.
Grupların varyanslarının eşitliği Levene testi ile, dağılım özellikleri Kolmogorov-Smirnov testi ile araştırıldı. İkili veri grupları eşit veya eşit olmayan varyanslı bağımsız t-testi ile (kadın-erkek, sağ - sol gibi) veya eşleştirilmiş t-testi ile (dekonjesyon öncesi-sonrası gibi); ikiden fazla veri grupları (VKİ grupları, yaş grupları) ise gruplar normal dağılım gösteriyorsa tek yönlü ANOVA, göstermiyorsa Kruskal-Wallis testi ile değerlendirildi. Tek yönlü ANOVA ile istatistiksel farklılık bulunan incelemelerde farkın kaynaklandığı grubu bulmak için Bonferoni testine başvuruldu. İstatistiksel olarak anlamlılık seviyesi olarak p>0,05 seçildi.
Bulgular
Çalışma kapsamındaki 101 olgunun ortalama ağırlığı 63,65 ± 12,31 kg (40 - 105 kg arası), boyu ise 167,4 ± 7,67 cm (150 186 cm arası) olarak saptandı. Ortalama vücut kitle indeksi 22,6 ± 3,63 (15,57 34,13 arası) olarak bulundu. Kadın ve erkek olgulardaki yaş ve vücut kitle indeksi yönünden karşılaştırma verileri Tablo 1de verilmiştir. Buna göre her iki cins arasında yaş açısından fark yokken, erkek olgular daha ağır, daha uzun ve daha yüksek VKİne sahip bulunmuştur.
Olgular ölçüm öncesi her iki burunda toplam olarak hissettikleri açıklığı VAS üzerinde ortalama 8,19 ± 1,46 (6,80 10,0 arası) olarak değerlendirdiler.
Olguların 88ine orta boy, 13üne ise geniş prob ucu ile akustik rinometri uygulandı. Tüm olguların her iki burunlarında dekonjesyon öncesi ve sonrası elde edilen rinometrik değerler Tablo 2deki gibi bulundu. Kalibrasyonda kullanılan standart burun modeli değerleri de karşılaştırılabilmesi için eklendi. Kadın ve erkek olguların verileri ise ayrı ayrı Tablo 3 ve Tablo 4te gösterildi.
Tüm olguların verileri ele alındığında dekonjesyon öncesi ile sonrası değerlerin karşılaştırılması sonrası ayrı ayrı sağ ve sol burunlardan elde edilen Vol2, tVol ve sol MCA2 değerindeki değişiklikler çok anlamlı (p<0,01); sağ MCA2 değerindeki değişiklikler ise anlamlı (p=0,011) olarak saptandı. Diğer verilerde dekonjesyonun anlamlı bir değişikliğe yol açmadığı saptandı (p>0,05).
Tüm olgular ele alındığında sağ ve sol nazal kavitelerden elde edilen tüm verilerin birbirleri ile karşılaştırılması sonrası hiçbir değer için anlamlı bir fark elde edilmedi (p>0,05).
Cinsiyetler arası veriler yaş ve VKİnden bağımsız olarak karşılaştırıldığında olguların her iki burunları için hem dekonjesyon öncesi hem de dekonjesyon sonrasında erkeklerde kadınlara göre ilk 2 cm içerisindeki en dar kesit alanı (MCA1) ve nazal kavite hacmi (Vol1) açısından istatistiksel olarak çok anlamlı daha yüksek değerler saptandı (p<0,01). Diğer değerler için dekonjesyon öncesi veya sonrası fark bulunmadı (p>0,05).
VKİne göre gruplandırılan veriler yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak birbirleri ile karşılaştırıldığında ise sağ ve sol burunlar için dekonjesyon öncesi ve sonrası MCA1 ve Vol1 değerleri VKİ 15-20 arasında olan olgularda diğer iki gruba göre istatistiksel olarak çok anlamlı derecede düşük bulundu (p<0,01) (Tablo 5).
Cinsiyet ve VKİnden bağımsız olarak 30 yaşın altında gruplandırılmış olguların verileri karşılaştırıldığında yaşın hiçbir değer için istatistiksel açıdan anlamlı bir fark oluşturmadığı saptandı (p>0,05).
Nazal siklusun nazal kavite üzerine etkisi için ortaya konulan NSdekon değerleri MCA2 için 0,58 ± 0,18 cm2 ve Vol2 için 4,09 ± 1,23 cm3 olarak bulunurken; NSkon değerleri ise MCA2 için 0,41 ± 0,13 cm2 ve Vol2 için 2,72 ± 0,92 cm3 olarak saptandı. NSdekon için elde edilen değerler hem sağ hem de sol burundan ilaçla dekonjesyon sonrası elde edilen değerlerden istatistiksel olarak farksız bulundu (p>0,05).
Tartışma
Dünya KBB literatüründe 15 yıldır yer alan ARM ile ilgili yayınlara ülkemizden de değerli katkılar bulunmaktadır. Özellikle Çakmak ve ark.nın ARMnin teknik sınırları hakkında gerek dünya gerekse Türk literatüründe kabul görmüş yayınları göze çarpmaktadır [4-6]. Alt konka hipertrofisi [7] , septum deviasyonu [8] ve dekonjestan ilaçların etkinliği [9] ile ilgili ARM çalışmaları ise klinik çalışmalar olarak Türk literatüründe bulunmaktadır. Fakat ne yazık ki bu klinik çalışmalarda terminoloji farklılıkları ve ölçüm metodolojisi farklılıklarının varlığı ileriki yayınlarda bu yayınlardan çıkan sonuçların referans olarak kullanımını kısıtlamaktadır. Bu nedenle ARM Standardizasyon Komitesinin önerilerine uygun referans değerlerin ortaya konması ülkemiz KBB literatürü açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışmamızdaki ana amaç da bu verileri ortaya koymaktır.Burun için normal veya referans değerlerin saptanması kişilerin algıladıkları açıklığın subjektifliği açısından büyük güçlük taşıyabilir. Bu nedenle subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmayan kişilerin ARM değerleri kendi içinde geniş bir dağılım gösterebilir. Olgularımızdan elde edilen tüm ARM verilerinin normal dağılım göstermesi çalışma grubumuzun homojenliğini ve çalışma kapsamına alınma kriterlerinin doğruluğunu göstermektedir. Homojenliğe katkısı olan bir diğer faktör ise kişilerin aynı ırktan olmasıdır. Bu da lokal referans değerleri içeren çalışmaların bilimsel değerini arttırmaktadır [2]. Çeşitli ırklara ait ARM değerlerinin dünya literatüründe ayrı ayrı yayınlar halinde bulunmasına rağmen, bizim bilgimize göre ülkemize ait değerler ilk kez bu çalışma ile ortaya konmaktadır.
Çalışmamızda olgulardan ARM ölçümleri öncesi subjektif olarak total burun açıklık hislerini o anda VAS yöntemi ile değerlendirmeleri istendi. Burada özellikle total burun açıklığı üzerinde durulmasının nedeni, ideal tek burun deliğini aramaktan çok, normal işlev gören burnu incelemeyi amaç edinmemizdir. Burun tıkanıklığı derecesinin objektif sorgulanması yöntemlerinden biri olan VAS; tıpta geniş kullanımı olan bir yöntemdir. Hemen hemen tüm semptomlar için uygulanabilmesine karşılık sıklıkla kullanıldığı alan ise ağrının değerlendirilmesidir. Burun tıkanıklığının değerlendirilmesinde özel bir yaşam kalitesi ölçeğinin ortaya konması çalışmalarında son olarak önerilen metodlardan biri olan Burun Tıkanıklığı Semptom Değerlendirmesi (NOSE) skalasında sorulan burunda doluluk hissi, burunda tıkanıklık hissi, burundan nefes alamama, egzersiz sırasında burundan yeterince hava alamama gibi detaylı soruların hepsinin VAS ile korelasyon gösterdiği ortaya konmuştur [10]. Olgularımız burun açıklıklarını 10 üzerinden 8,19 olarak belirtmişlerdir. Tek tek olgular ele alındığında burun açıklığını VAS üzerinde 6,8 olarak işaretleyen de, 10 olarak işaretleyen de burnunda tıkanıklık hissetmediğini ifade etmektedir. Bundan sonraki çalışmalarda bu verinin de gözönünde tutulması gerekecektir.
Olguların sağ ve sol burun kavitelerinden elde edilen veriler incelendiğinde (Tablo 2) hiçbir veri için taraflar arasında istatistiksel fark elde edilmemiştir. Bu nedenle tabloya sağ ve sol burun kavitelerinin ortalama değerlerini içeren satır eklenmiştir. Bu veriler kalibrasyon amaçlı kullanılan standart burun modeli verilerine oldukça benzer bulunmuştur. MCA1 değerleri dekonjestan maddeden etkilenmediğinden büyük olasılıkla nazal valv bölgesini ifade etmektedir. Vol1de yani burnun ilk 2 cmsi içerisindeki hacim içinde dekonjesyondan etkilenen bir yapı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bunun aksine MCA2 ve Vol2 değerleri istatistiksel olarak dekonjesyon sonrası artmıştır. Bu bölgelerin alt konka ile ilişkisi bu nedenle yadsınamaz bir gerçek olarak durmaktadır. O halde alt konkaların dekonjesyon cevaplarını gerek kesitsel alanda genişleme, gerekse hacimde artma yönünden bu değerlerle incelemek gereklidir.
Çalışmamızda kadın ve erkek grupları arasında fark, tüm veriler içinde sadece MCA1 ve Vol1 için bulunmuştur. Nazal valvin genişliği ve hacminin cinsiyetten etkilendiği görülmektedir. Ancak cinsiyetler arası diğer demografik değerler incelendiğinde esas farkın vücut kitle indeksinden kaynaklandığı görülebilir. Çalışma grubumuzu oluşturan olgulardan kadın olanlar erkeklere göre daha düşük VKİne sahip olarak bulunmuştur. Nitekim cinsiyetten bağımsız olarak yapılan gruplamalarda kadınların daha fazla bulunduğu VKİ 15-20 arası olan grupta, diğer yüksek VKİ gruplarına göre yine daha düşük MCA1 ve Vol1 değerlerine ulaşılmıştır. Bu nedenle normal değerler gözönüne alınırken olguların VKİne bakılması da büyük önem taşımaktadır.
Çalışmamızda ARM ölçümleri öncesi anterior rinoskopi ile nazal siklus değerlendirmesi yapılmamıştır. Tüm olgular rastgele o andaki burun kavitelerinin durumlarından bağımsız olarak ölçüme alınmıştır. Dekonjesyon öncesi elde edilen bu veriler sonradan incelendiğinde olguların %87sinde (86 olgu) MCA2 ve Vol2 değerleri için bir taraf burun kavitesinin diğerinden daha düşük değerlere sahip olduğu bulunmuştur. Bu, nazal siklusun varlığı olarak değerlendirilebilir. Huang ve ark. [11] 10ar dakikalık aralıklarla yaptıkları ARM ölçümleri ile normal ve allerjik rinitli kişilerde nazal açıklıkta spontanöz değişiklikleri göstermişler ve bu etkinin dekonjestan ilaç kullanımı ile ortadan kalktığını saptamışlardır. Bizim çalışmamızda nazal siklusun burundaki dekonjesyon etkisinin araştırılması amacıyla da NSdekon ve NSkon grupları oluşturulmuştur. Dekonjesyon sonrası sağ veya sol burun kavitelerinin MCA2 ve Vol2 değerleri arasında istatistiksel fark olmaması, konkaların ilaçla dekonjesyondan eşit etkilendiğini göstermektedir. Dekonjesyon sonrası elde edilen bu veriler ile NSdekon değerlerinin istatistiksel farksızlığı da ilaçla dekonjesyonun nazal siklus dekonjesyonuna eşit olacak şekilde maksimum olduğunu göstermektedir. Nitekim Flanagan ve Eccles [12] de kendi çalışmaları ile aynı sonuca ulaşmışlardır.
Çalışma sırasında ARM uygulamasının standartlara uygun ve doğru sonuçlar verebilecek şekilde gerçekleşmesi için ARM Standardizasyon Komitesinin önerilerine sıkı sıkıya uyuldu. ARM öncesi başlatma prosedürü ve standart burunda kalibrasyon işleminin gerçekleştirilmesi, ARMnin gerçekleştirildiği ortamın ısı, nem ve gürültü düzeylerine dikkat edilmesi, tekrarlanan ölçümlerde kullanılan prob uçlarının aynı boyda seçilmesi, olguların ölçüm öncesi dinlendirilmesi, dekonjesyonun standart şekilde uygulanması gibi teknik detaylar verilerin güvenilirliğini sağladı. Örneğin sağ ve sol burun kavitelerinden elde edilen veriler birbirlerinden farksız olarak saptanmıştır. Dekonjesyondan etkilenmemesi gereken dekonjesyon uygulaması sonrası MCA1 ve Vol1 değerleri sabit kalmış ama MCA2 ve Vol2deki değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. Yine NSdekon değerleri dekonjesyon sonrası değerlerinden farksız olarak bulunmuştur. tVol değerleri sağ ve sol burunlar için şaşırtıcı bir şekilde aynı saptanmıştır. Bu nedenle tüm ARM çalışmalarında bu teknik standardizasyon kurallarına uyulmasını öneriyoruz.
Sonuç olarak; bu çalışmada sunulan, tamamen standardizasyon önerileri doğrultusunda ortaya konulan, normal burunlara ait ARM verilerinin, patolojik durumlarda elde edilen verilerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek doğru bir referans oluşturabileceği akılda tutulmalıdır. ARM uygulamalarında cihazın teknik sınırlarının bilinmesi de önem taşımaktadır.
Kaynaklar
1) Hilberg O, Jackson AC, Swift DL, Pedersen F. Acoustic rhinometry: evaluation of nasal cavity geometry by acoustic reflection. J Appl Physiol 1989;66:295-303. [ Özet ]
2) Hilberg O, Pedersen OF. Acoustic rhinometry recommendations for technical specifications and standart operating procedures. Rhinol Suppl 2000;16:3-17. [ Özet ]
3) Miman MC. Akustik Rinometri: kullanımı, endikasyonları, sınırları. Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi 2001;8(5):416-23.
4) Çakmak Ö, Özlüoğlu L, Çelik H. Akustik Rinometri çalışma ilkeleri; hata kaynakları ve bazı öneriler. KBB ve BBC Dergisi 2002;10;16-9.
5) Cakmak O, Celik H, Ergin T, Sennaroglu L. Accuracy of acoustic rhinometry measurements. Laryngoscope 2001;111:587-94. [ Özet ]
6) Celik H, Cankurtaran M, Cakmak O. Acoustic rhinometry measurements in stepped-tube models of the nasal cavity. Phys Med Biol 2004;49:371-86. [ Özet ]
7) Anadolu Y, Özgürsoy OB, Tatlıpınar AU. Alt konka hipertrofisinde radyofrekans ile konka redüksiyonu. KBB ve BBC Dergisi 2001;9:129-33.
8) Tatlıpınar AU, Keser R, Anadolu Y. Septum deviasyonlarında preoperatif-postoperatif dönemde akustik rinometrik değerlendirme. KBB ve BBC Dergisi 2001;9:68-73.
9) Özdek A, Övet G, Bayız Ü, Kılıç R, Tarhan E, Göçmen H, Samim E. Topikal imidazolin türevleri ve oral psödoefedrinin dekonjastan etkilerinin sağlıklı kişilerde akustik rinometri ile değerlendirilmesi. Türk Otolarengoloji Arşivi 2003;41(1):20-24.
10) Stewart MG, Witsell DL, Smith TL, Weawer EM, Yueh B, Hannley MT. Development and validation of the Nasal Obstruction Evaluation (NOSE) Scale. Otolaryngol Head Neck Surg 2004;130:157-63. [ Özet ]
11) Huang ZL, Ong KL, Goh SY, Liew HL, Yeoh KH, Wand DY. Assessment of nasal cycle by acoustic rhinometry and rhinomanometry. Otolaryngol Head Neck Surg 2003;128:510-6. [ Özet ]
12) Flanagan P, Eccles R. Physiological versus pharmacological decongestion of the nose in healthy human subjects. Acta Otolaryngol (Stockh) 1998;118:110-3. [ Özet ]